Bir çok ulaşım aracı vardır hayat akışımızın içerisinde;uzun yolculuklarımıza ayrı ulaşım alternatifleri, şehiriçi ayrı alternatifler hazırlamışızdır kendimize. Bugün şehiriçi konuşalım diyorum, gürültünün, koşturmanın, içimizdeki özgürlüğü bıraktığımız, nefes almayı unuttuğumuz anların içerisinde bize nefes aldıran vapur hatlarını konuşalım mesela. Her şeyin o hattın içine kadar aynı devam ettiği Vapur Hatları. Bir iskeleden, diğer iskeleye kadar halatların çözüldüğü andan itibaren özüne döndüğün Vapur Hatları. Hayat içerisinde yetişmeye çalıştığımız derslerimiz olur, katılmamız gereken toplantılar, buluşmamız gereken insanlar olur; dakika hesapları yaparız, hangi ulaşım aracıyla daha hızla gidebilirim hesaplarını kovalarız bir tanesi hariç, vapur hatları. 

O vapurun daha hızlı gitmesini beklemessin, girsede hocan derse, elleri soğuktan birbiriyle iç içe geçsede buluşman atlamışsındır sen denizüstü köpürtüye. Suyun üstünde, rüzgarın esintisini alıyorsundur göz kapakçıklarına. İzliyorsundur, kadıköyden, karaköyü; bostanlıdan, alsancağı. Onlarca şey geçiyor gözlerinden, bir hatıradan, diğerine geçerken sadece iki saniye duyuyorsun pervanenin suyu çırpışını.Ya gittiğin yerin hayalindesindir, ya da geçmişin içinde.

Diyorum ya şimdiki zaman kavramından uzak bir düşün içinde gidiyorsundur; bir metro, bir metrobüs’ün içinde hiç olmadığın kadar düşlerinin içine. Rahatlıyorsundur köpürdükçe, bir metronun karanlık camlarında bunaldığın kadar gülümsüyordur yüzün. Yansıyordur, topluma. Gülümsemenin yolcuğu, Kadıköy’de ki Beşiktaş İskelesi mi, Beşiktaş’da ki Beşiktaş İskelesi mi sorusuyla hayatınıza renk katsın, hızlandıkça kazandığımız dakikalar kaybettiğimiz düşlerin yerini hiçbir zaman dolduramayacak. Hissedin..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir